ALA ÇAĞIRMALARI (Sade Güzellik)

Avın yapıldığı şehir : Dünyanın en güzel
avlağı 🙂

Hava ve suyun durumu :

Avda kalınan süre :

Kullanılan ekipman :

Yakalanan avın tür ve boyutları:

İki farklı avlak, bir yavru geyik, iki
alabalık; birisi bol benekli, diğeri sade olsun… Başka ne olsun? Orman olsun
çokça çam ormanı ve yer yer arasına karışmış düz yapraklı ağaçlar olsun.
Sararmış, hafifden kızarmış olsun bu yapraklar. Yer yer sis olsun manzaramda…
Eylül ayı ama erken bir sonbahar olsun. Ekim’in Kasım’a kavuştuğu gibi olsun…

 İhtiyarla (Ercan Güven) sezon kapanış avı
için kaçmıştık. Kaçtığımız avlak yıllar önce ihtiyarı götürdüğüm bir avlaktı.
Bu avlağa gidebilmek için çok ince bir istihbarat, araştırma yapmıştım
zamanında. Ha deyince gidilebilecek bir avlak değildi.(neyse uzun hikaye)Orman
içi vahşi bir avlak. İlk gittiğimizde çok güzel, keyifli ve verimli bir
alabalık avı yapmıştık. (İkinci kez yine gitmiş çok kısa bir av yapmıştık.
Kıştan kalma diz boyu karda, ayı izlerinin eşlik ettiği 2-3 km lik dağ-orman
yolunu binbir zahmetle yürümek zorunda kalmıştık. Bu ikinci avda Sevgili Murat
Coşkun’da bizleydi. Çokça selam olsun Murat’a ve boş dönmemiş yine
alabalığımızı tutmuştuk.) Bu üçüncü avımız olacaktı bu avlakta.

 Avlağa vardık muhteşem bir sis basmış
ormanın içini. Manzaranın seyrine doyum olmuyor. İnanın av yapmasanız bile bu
keyfi yaşamak yeter öyle söyleyim. Sisin örtemediği alanlardaki orman manzarası
ne bileyim muhteşem işte. Ava başladık ama avımız verimsiz geçiyor. Sıkı bir av
baskısının yanında katliama varan avlarda yapılmış burada. Etraftaki izlerden
net belli. Umutla oltamızı atıyoruz çekiyoruz. Ben kısmetliydim. Oltamda
nasibim müthiş bir direnç gösteriyor. Kanırta kanırta, zor bela aldım sudan. 37
cm lik bir doğal alabalık. Zaman geçtikçe muhteşem sis, sapsarı güneşe yenik
düşüyor ve kayboluyordu. Tıpkı bizim umutlarımız gibi.

 İhtiyar ise kısmetsizdi. Vakit öğlen olmuş
karnımızı doyuruyoruz, bu avlakta daha fazla kalmanın anlamı yok. İhtiyar dedim
istersen kalabilir avlağı zorlayabiliriz ama verim yok. Haklısın ne yapabiliriz
var mı başka bir düşüncen, planın dedi.

 Olmaz mı, sezonun son avı bu. B-C planlarım
var, hadi sorma gidelim yolda konuşuruz dedim. Bölgenin yakınlarında
sayılabilecek başka bir avlağa geldik. Dünyanın en güzel avlağına. Dinleniyoruz
ve bir yandan da çevreyi gözlemliyoruz. Vakit ikindi vakti.

 Büyük heyecan şimdi başlıyor. Dünyanın en
güzel avlağında yaşanır, tarifi imkansız bambaşka bir heyecandır bu.

 Derenin yukarılarına doğru paslaşa paslaşa
avlanıyoruz. Biraz zorlu dere ve mevsim itibarı ile suyu azalmış olduğundan bir
çok yeri pas geçmek zorunda kalıyoruz.

 Bu durum parkurun güçlüğü ile de birleşince
sık sık dereden çıkmamıza ve dik bayırları tırmanmamıza neden oluyor. Tekrar
uygun yerlere ulaşmak için bu dik bayırlar gibi önümüze çıkan yeni bayırları da
yavaş yavaş inmek zorunda kalıyoruz. Vakit akşam olmak için çok acele ediyor,
biz de akşam karanlığına kalmadan hedefe ulaşmaya çalışıyoruz. Ama işimiz zor
ve bunca parkuru kah dereden, kah dik patikalardan birbirimize destek olarak
anca geçebiliyoruz. El ele vermemiz gereken dik bayırlar bunlar. Karanlığa kalırsak
parkurun tehlikelerine açık bir hale geleceğiz ve keyfimiz kaçacak besbelli.

 Oltamı her atıp çekişimde kendimden
geçiyorum adeta. Bir ufak dokunuş aklımı başımdan alacak. Bazen suyun içindeki
bir dala dokununca mepsim ahh diyorum, acaba balık mıydı diye. Suyun içindeki
bir ilişkene dokunan mepsimin aldatmacasından dolayı balık mıydı, değil miydi
diye iyice emin olmak için tekrar aynı yere atıyorum mepsi. Evet dala deymiş
bu, balık değilmiş anasını satayım diyorum. Heyecanım bunu yaptırıyor bana
anlatılamaz gerçekten. Dünyanın en güzel avlağında olur böylesine heyecanlar.
Bir de zamanla yarışmak durumunda iseniz anlayın işte.

 Ya bu dereye bi daha geleceksin Monti, ya
da bu iş bugün sona erecek ve bütün merak bitecek.

 İlerliyorum şahane diyebileceğim bir akara
geliyorum. Ve burada, bu noktada avı sonlandıracağım çünkü zaman kalmadı akşam
olmak üzere. Bir sonraki olta atılacak yeri merak etsem de avı bu merak içinde
bitireceğim. Her balık olabilecek yerlerden boş çıkınca bir sonrakine bakmak
ister insan. Ama bakmayacağım ne olursa olsun, ya tutacam buradan ya da boş
çıkacam kesin karar. 90+3 gibi bişey durumum. Av kafamda tamamen bitmiş
durumda. Tutamazsam başka zaman gelirim dedim. Önümde güzel bir akar var ve 5-6
kere atış yapmalık canı var yerin.

 Atıyorum oltamı; anlatmam çok zor bu anı
gerçekten zor. Yıllardır birbirine kavuşamamış sevgili gibiyiz o beni, ben onu
bırakmıyorum. Meps dudaklarını kilitlemiş bırakıp gitmesi imkansız. Sımsıkı
sarılıp kucaklaşıyoruz. Öpüp kokluyorum onu. İnanamıyorum bu nasıl sade bir
güzellik, Allah’ım sana şükürler olsun diyorum.

 Çok farklı sade bir güzelliğe sahip kırmızı
benekli alabalık. Rüyada olanlar bazen gerçek hayatta da olabiliyor, ama
rüyaydı rüya bu. Gerçek bir rüya…

 Fotoğraf makinamı unutup yanımda
getiremediğim avlarımdan biriydi. Allah’tan ihtiyarın makinası bu avda yanında
idi. Bu güzelliği çekmek için getirmişti sanki makinayı. Bakmaya doyamadığım,
aklımı başımdan alan alabalıklar arasına girmişti. Sizler de bakın istedim.
Bakın bakın daha yakından bakın hele. Yanal çizginin altında tek bir benek yok,
sadeliğe bakın yaa… (Bazı Abant alalarında da rastlanır bu sadeliğe yanal
çizginin altına benek inmez)

 Ben makinayla poz çekerken ihtiyar son

atışlarını yapıyordu, ama nasibi yoktu bugün.

 Birinci avlağa giderken yolumuza çıktı;

ürkek ve şaşkındı ama bize izin verdi arabadan indik, peşinden yürüdük ihtiyar
videoya aldı. Güzel bir ilkokul şarkısını bi kaç gün dilimden düşürmedim ”
Yemyeşil kırlarda bir yavru geyik varmış, Annesinin yanında hoplaya zıplaya
oynarmış”

 Ormana daldı, Annesinin yanına gitti…

 

 

28-11-2016 SİNAN IŞILDAK

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir